18 Aralık 2011 Pazar

çizme, bu ne dert böyle...

   Hava yine yağmurlu, her zamanki gibi geç kaldı. Ne kadar erken uyanırsa uyansın hep geç kalırdı zaten. İçinden uzun pazarlıklar yaptıktan sonra kendine on dakika daha uyuma izni verdi. Saati tekrar kurdu ve yattı, o on dakikada defalarca yatağın sıcaklığını, suyun soğukluğunu ve yağmuru düşündü. Yeni çizmeleri geldi aklına sonra. Kalktı. Saatin alarmını daha çalmadan kapattı. Bugün uyanmak için bir sebep buldu kendine. Yeni çizmeleri. Belki tam istediği gibi bir şey değildi. Deri değildi,öyle değildi, bölyle değildi... Ve aslında bir çizme de istemiyordu. Ama yine de yeniydi. Yine de yeni. 


  Eskimiş bir hayatın içinde yeni bir şeye sahip olmak, ona heyecan verirdi. Yeni bir şeye yeni anlamlar yükler, yeni umutlara gebe kalırdı. O yeniyle ilk günü nasıl geçerse, ondan sonra ne zaman onu giyse o gün gibi geçeceğini düşünürdü. Aslında içten içe de bilirdi. Kıçı kırık bir çizme ya da don hiçbir şeyi değiştiremez. Bir çizme kadere karşı gelemez. Bir çizme ne yapabilir ki. Ama işte totemlere düşkündü. Öyle garip huyları vardı. Yeniyi ve yenilenmeyi, yeni kararlar almayı severdi. Her yeni karar bir heyecan yaratırdı onda ama yine de bilirdi bu yeni karar bir işe yaramayacak.


  Yatağın sıcağını geride bıraktı. Kafasından hızla akıp giden düşüncelere sinirlendi biraz. Düşünmek istemiyordu. Düşünmekten bıkmıştı ve düşünmek istemiyordu.Düşünmeyi düşünmek de.Bir günaydın sigarası yaktı. Günaydın sigarası onun için günaydın seksi gibi bir şey değildi. Günaydın sigarası daha çok işte yine uyandık, yapılacak şeyler, düşünecek sorunlar var demekti. Sigarayı yaktı. İnce mentollü. Normalde ince içmezdi ama eline geçmişti işte bir yerden. Sigarayı içine çekmeye çalıştı. Pek haz vermiyordu. İnce sigara kalın dudakları arasında iyice inceliyor ve dudaklarına sigara içmenin verdiği hazzı sağlayamıyordu. Yarısında söndürdü. Oturduğu plastik sandalyeden kalktı ve kendiyle yüzünü yıkamak için banyoya gitti. Kapının direk karşısında duran ayna aslında ona bilincinde olması gereken bir şeyi hatırlattı. Evet suratı şişmişti hem de çok. Zaten küçük olan gözleri ince bir çizgi halini almış, yuvarlak burnu daha da yuvarlanmış suratının ortasında irice bir cherry domatesine dönüşmüştü.Suratı komik, komik olduğu kadar da acıklı görünüyordu. Eğildi, kamburunu özenle daha da belirginleştirerek yüzünü yıkadı.suratını sildi, sonra içinden kendine küfrederek sikindirik bir roman kahramanı gibi davranmaya devam ederse, daha da geç kalacağını düşündü. Giyindi, makyaj yaptı, taksiyi çağırdı. evden çıkarken yeni çizmelerini giydi. taksi gelmişti, yağmur devam ediyordu...


  Ve bugün yine büyük bir sorunu vardı. Bu çizmelerinin kirlenecek olmasıydı...

2 yorum: