21 Aralık 2011 Çarşamba

Hiç bir zaman değer verilmemiş bir nesnenin hızla parlayıp geri çöküşünün hikayesi

 
   Onunla, bir dinlenme tesisinin dandik hediyelik eşya bölümünde tanıştı. Vakti bol, yapacak bir şeyi yoktu. Uzun uzun gezdi marketi. Sözde organik ürünleri, indirim bölümünü, yemek katını olanca yavaşlığıyla gezdi. Her adımında, her elini bir şeye uzattığında birileriyle gözgöze geliyor ve bu durumdan hiç hoşlanmıyordu. Küçük bibloların olduğu tarafa gitti, daha sakindi. Tüm osmanlı padişahlarının olduğu ucuz, çin malından bile daha çin malı bibloları tek tek eline aldı, altında yazan isimleri okudu. Etrafta gezinmeye başlayan tesis görevlerinin kendisini izliyor olabileceğini düşünerek vazgeçti bu işten. 


 Nedense hep böyle bir çekingenliği vardı. Çocukken bir ağaçtan elma bile çalmayan bir kişi için gereksiz ve bir o kadar da hastalıklı bir içlenmeydi belki bu ... Ama huyu böyleydi, ona göre bir minibüste gülen iki kişi ona güler, herkes onu yanlış anlar, birileri ona doğru bakınca neyi yanlış yaptığını düşünürdü.

 Bu iş canını sıkmıştı, kendi kendine yapıştırdığı hırsız etiketini çıkarıp atmak için bir şeyler almak zorunda hissetti. İşe yarar birşey bulmalı ve almalıydı acilen. Ne o küçük biblolar ne de sözde organik ürünler ona göre değildi. İşe yarar birşey olsun bari düşüncesiyle gezinmeye bir süre daha devam etti.  Fazla parası yoktu, ve bu dandik hediyelik eşyaların hiç birinin fiyat kalite dengesi tam değildi. Tıpkı kendi dengeleri gibi. Bu aptal, gereksiz ve özensiz düşünceler içinde bir süre daha oyalandı.
  Başını çevirdiğinde ne danışması gerektiğini bilmediği bir 'satış danışmanı'yla burun buruna geldi. Yardımcı olabileceğim birşey var mı sorusuna afallamış gözlerle bakıp ağzından ***** kelimesini çıkardı ansızın. ***** arıyordu evet. Bir ***** hem kullanabileceği hem de çok pahalı olamayacak bir ***** .

 İndirimli ürünler arasından bulabildiği en koyu renkli *****  bulup aldı, hızla kasaya doğru yürürken elindeki ***** i bir bayrak gibi sallamak istiyordu. Bu bayrak onun masumiyetinin bayrağıydı. Elindeki ...... i bayrak yapmasa da kasada uzun uzun kasiyerin gözünün içine kibirli kibirli baktı. Evet, alışveriş yaptım, ben hırsız değilim dedi içinden.

 Bombok anılarla edinilmiş ***** tabiki sadece bir ***** di o dakikadan itibaren. Kasadan geçinceye kadar bir güvence, bir bayraktı, masumiyetinin kanıtıydı. Ama artık ne idüğü belli olmayani şekilsiz, işe yaramaz koyu renk bir ***** .Diğer ***** olduğu yerde onlarla beraber ama onlardan biraz ayrıksı bir ***** . Hiç bir zaman kendi için kullanmadı onu, bir başkasına da vermedi.

  Çok yorulmuşlardı. Dilleri damakları birbirlerine yapışmış, nefes almaya bile üşenir şekilde birbirlerinden ayrıldılar. Çok az vakitleri kalmıştı, acilen evden çıkmaları, ve zaten hiçbir zaman birleşmeyen yollarını iyice ayırmaları lazımdı.Kalkıp yanından giyinmesini izlerken; oradalar dedi alabilirsin. 'O' onu , o şeyi, şekilsiz koyu renk ve bir 'kötü anı' anısını eline aldı. Kullandı. Yere bıraktı ve çıktılar.
 
  ***** artık diğerlerinin yanında durmuyordu. Onun son olmadığını umduğu, fakat muhtemelen son bir anı olarak, dikkat çekmeyecek bir biçimde, daha tek, baya ayrıksı, ve günahlar barındırarak tek başına ayrı bir yere koyulmuştu .Artık bir şekilsiz bir ............ olmaktan çok daha fazlasıyken, kim bilebilirdi amaçsız bir elin o büyüyü bozup atabileceğini...


 *****  sadece tek bir kişiye ait olmalıydı, kendisi gibi bozuk,şekilsiz, koyu renkli bir aşkın tek hatırası, onların kalmalıydı.



2 yorum:

  1. Kendini okuttu ve beğendirtti. Gayet güzel bir yazı, tadı biraz gizemli olması...

    YanıtlaSil